KÜRŞAD ZORLU'DAN ANKARA VE İSTANBUL SORUSUNA YANIT!

İYİ Parti’nin yerel seçimlere yönelik kararı kapsamında özellikle Ankara ve İstanbul için bir geri dönüş olup olmayacağı sorulan Parti Sözcüsü ve Medya İlişkileri Başkanı Prof. Dr. Kürşad Zorlu, “Genel İdare Kurulumuzun almış olduğu bir karar var. Siyasi partiler yetkili organları eliyle, onların aldığı kararların hayata geçirilmesiyle idare edilir. Biz de bu esas üzerinden kararımızı en etkin biçimde hayata geçirmek için çalışmalarımızı yürütüyoruz.” dedi.

Kürşad Zorlu'dan Ankara ve İstanbul sorusuna yanıt!

İYİ Parti Sözcüsü ve Medya İlişkileri Başkanı Prof. Dr. Kürşad Zorlu, Başkanlık Divanı toplantısı ardından genel merkez binasında basın mensuplarının karşısına geçti.

Milletvekillerinin de katılımıyla gerçekleşen toplantıda, İsveç’in olası NATO üyeliğinin yanı sıra yerel seçim hazırlıklarının masaya yatırıldığını söyleyen Zorlu, “İYİ Parti , 81 ilde aday çıkarma kararının ardından Eskişehir, İzmir ve Kahramanmaraş’ta büyükşehir belediye başkan adaylarımızı belirledik. 4 ilde, 40 ilçede ve beldelerle birlikte toplam 59 yerleşim yerinde adaylarımızı belirlemiş oluyoruz. Bu hafta da değişiklik olmazsa 12 adayımızı paylaşacağız” açıklamasını yaptı.

Cumhurbaşkanı Erdoğan’a 25 Kasım tepkisi

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın, 25 Kasım Kadına Yönelik Şiddetle Uluslararası Mücadele Günü çerçevesinde yaptığı konuşmada “İstanbul Sözleşmesi’nden çekilmemizin olumsuz bir etkisi olmadı.” dediğini aktaran Zorlu, “Oysaki aynı gün, eşi tarafından öldürülen bir kadın toprağa verildi. Resmî verilere göre bu yılın ilk 9 ayında 234 kadın öldürüldü. Politikadan ekonomiye, sosyal yaşama kadar pek çok konuda kadının temel haklarını tartışmaya açan siyasi iktidarın 21 yıllık karnesinde; 7 binin üzerinde kadın cinayeti yazıyor.” dedi.

“Kadınları yalnızlığa ve korkuya teslim ettiler”

Bütünüyle olmasa da, caydırıcılık ve önleyicilik ilkesinin gerektiği gibi hayata geçirilememesinden dolayı kadınların öldürüldüğünü belirten Zorlu, “Neredeyse her gün bir kadın cinayetine ve onlarca kadına şiddet ya da ayrımcılık vakasına şahitlik ediyorken, failleri cesaretlendirircesine ilk imzacısı olduğumuz İstanbul Sözleşmesi'nden bir gecede çekilerek; kadınları yalnızlığa, korkuya ve tedirginliğe teslim ettiler.” değerlendirmesinde bulundu.

“6284 sayılı yasanın kaldırıldığı yönünde bir algı oluşturdular”

6284 Sayılı Ailenin Korunması ve Kadına Karşı Şiddetin Önlenmesi Kanunu’nun koruyucu hükümlerinin bertaraf edilmeye çalışıldığını savunan Zorlu, “İstanbul Sözleşmesi’nden çekilmekle 6284 sayılı yasanın kaldırıldığı yönünde bir algı oluşturmaya gayret edildi. Oysa 6284 sayılı yasa; kadınların yaşam hakkını güvence altına alan, şiddet mağdurunu koruyan ve şiddetin önlenmesi için gerekli tedbirleri içeren en önemli yasal mevzuattır.” şeklinde konuştu.

“Bırakın kaldırmayı, tartışmaya açılmasını dahi kabul etmiyoruz”

“Uyarıyoruz; 6284’ü bırakın kaldırmayı, tartışmaya açılmasını dahi kabul etmiyoruz.” diyen

Zorlu, “Siyasi iktidarı soyut eylem planlarıyla göz boyamak yerine, sağlıklı bir toplum için; kadınları tüm haklardan eşit yararlandırmak, ekonomik özgürlük kazandırmak, meslek edindirme ve istihdam sağlamak vazifelerini yerine getirmeye çağırıyor ve kadın haklarını iyileştirecek her türlü düzenlemede yapıcı muhalefet olarak destek vermeye hazır olduğumuzu ifade ediyoruz.” ifadelerini kullandı.

“Vatandaşın feryadı gözden kaçırılıyor”

Türk ekonomisinin en zor günlerden geçtiğini, bu süreçteki suni tartışmalarla vatandaşın feryadının gözden kaçırıldığını söyleyen Zorlu, “Partimiz de bu karartma, gölgeleme operasyonunun bir parçası olarak kullanılıyor. Özellikle son 2 yılda kiralarda ve konut fiyatlarında çok yüksek artışlar yaşandığını; bu artışların yanında vatandaşın gelirindeki artışın yetersiz kaldığını her fırsatta dile getiriyoruz. Konut kirasının hanenin toplam geliri içindeki payının diğer zaruri harcamalara imkân vermeyecek miktarda artmasına da barınma krizi diyoruz. Çünkü vatandaş, barınmaya devam etmek ile diğer zaruri harcamaları arasında bir seçim yapmak durumunda kalıyor.” dedi.

“Vatandaş boğazından mı, çocuğunun okul masrafından mı kısacak?”

Asgari ücretle geçinen bir vatandaş üzerinden örnek veren Zorlu, “Geçen senenin bu ayında eline geçen net ücret 5.500 TL, kira ödemesi ise 2.500 TL idi. Geçen ay, aynı vatandaşın ücreti 11.402 TL oldu ama ev sahibi kirayı 7.500 TL yaptı. Ne oldu bu durumda? Geçen sene ücretinin yüzde 45’i kiraya giderken bu sene bu oran yüzde 66’ya çıktı. Ne yapsın şimdi bu vatandaş? Zaten geçen sene bile gelirine kıyasla oldukça yüksek olan kirası, bu sene hayatını idame ettirmeyi imkânsız hâle getirecek bir düzeye çıktı. Şimdi bu vatandaşımız boğazımızdan mı kısacak, varsa çocuklarının okul masrafından mı kısacak? Hükûmetin yanlış ekonomi politikalarının bizi getirdiği durum işte tam olarak budur.” ifadesini kullandı.

“Kiracının gerçeği ile hükûmetin kullandığı veriler örtüşmüyor”

Ekim 2021’den Ekim 2023’e kadar yani son 2 yılda kiraların ülke genelinde ortalama yüzde 591 oranında arttığına dikkat çeken Zorlu, “Peki, neredeyse ücretlilerin yarısının eline geçen net asgari ücret son 2 yılda ne kadar arttı? Yüzde 300. Hâlbuki asgari ücret artış oranları için hem enflasyon telafisi hem de refah payı artışı vermekle övünen bir hükûmetimiz var. Ekim 2021 tarihini özellikle seçtim. Bu neydi; yeni ekonomi modeli sürecini başlatan süreç. Bugünkü kira kasırgasının sebebi yine bu hükümettir. Şimdi hiçbir şey olmamış gibi kiracıların üzerine geliyorlar. Demek ki, kiracının gerçeği ile hükûmetin asgari ücret artışı hesaplarken kullandığı veriler örtüşmüyor. Demek ki TÜİK’in TÜFE’si pek de kiracının TÜFE’si değil. Aralık ayının ilk haftası başlayacak olan asgari ücret tespit sürecinde bu verilerin dikkate alınması gerektiğini şiddetle savunuyoruz.” şeklinde konuştu.

Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın “ev sahibi” çıkışına tepki

Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın ev sahiplerine yönelik çıkışına da değinen Zorlu, “Cumhurbaşkanımız önce ev sahibini vicdansızlıkla suçladı. Sonra çözüm üretmek için ilçedeki belediye başkanını görevlendirdi. En sonda da ‘Her şeyi devletten beklemek herhâlde olacak iş değil’ noktasında. Ben sizlerin de huzurunda birkaç soru sormak istiyorum. Konut fiyatları ve kiralarındaki astronomik artışın müsebbibi özellikle son 2 yıldaki ekonomi politikası hatalarıyken, ev sahiplerini vicdansızlıkla suçlamak doğru mudur? Eğer vatandaşının barınma sorununu çözmek devletin asli görevlerinden biri değilse devlet ne için vardır? Devletin temel amaç ve görevlerini tanımlayan Anayasamızın beşinci maddesinde; “kişilerin ve toplumun refah, huzur ve mutluluğunu sağlamak” şeklinde net bir anlayışı görüyoruz. Barınma sorunu yaşayan her vatandaş Ak Parti'nin belediye başkanlarına ya da il başkanlarına gidip mi derdine deva aramak durumunda kalacaktır? Ya da vatandaşın en küçük sorununu çözmek için bile illa cumhurbaşkanına ulaşması mı gerekmektedir?” diye sordu.

“KKTC’de yabancıların mülk edinmesini endişeyle takip ediyoruz”

TBMM Plan ve Bütçe Komisyonu’nda, Dışişleri Bakanlığı bütçesinin görüşüldüğü toplantıda, Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nde yabancıların mülk edinmesi konusunun gündeme geldiğini hatırlatan Zorlu, “Bu hususta Dışişleri Bakanlığı, KKTC’de yabancıların mülk edinmesinin takibinin yapıldığını beyan etmiş olsa da, KKTC’de yabancıların mülk edinmesi konusunu endişeyle takip ediyoruz.  Özellikle İsraillilerin KKTC kanunlarının; “yabancıya yapılan taşınmaz satışının tapu kaydına geçirilmesi”ni düzenleyen hükümlerinin etrafından dolanmak suretiyle mülk edindiği yönündeki iddialar son derece tehlikelidir.” şeklinde konuştu.

“Güvenlik zafiyeti yaratabilecek boyutta”

Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nde Resmî Gazete’de yayımlanan verilere göre; Ocak 2021 ile Ağustos 2023 tarihleri arasında yaklaşık 7 bin yabancının taşınmaz edindiğini aktaran Zorlu,  “Bu veriler gerek yüzölçümü gerekse nüfus bakımından bir ada ülkesi olan Kıbrıs’ta güvenlik zafiyeti yaratabilecek boyuta ermiştir. Kuzey Kıbrıs uluslararası stratejik konumuyla Türkiye’nin millî ve küresel güvenlik dengeleri bakımından Akdeniz’deki en önemli noktasıdır.” diye ekledi.

“Ülkemizin güvenliği bakımından bir tehdit unsuru”

Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nde, İsraillerin ve diğer yabancıların ölçüsüz ve hatta sistemli biçimde mülk edinmesinin Türkiye’yi yakından ilgilendirdiğine dikkat çeken Zorlu, “Hele ki İsrail-Filistin savaşı devam ederken ülkemizin Akdeniz’deki çıkarlarının gözetilmesi ve güney sınırlarımızın güvenliği sağlanması bakımından kilit konumda olan Kıbrıs’ta yabancıların mülk sahibi olması ve nüfusunun artması Kıbrıs’ın ve dolayısıyla ülkemizin güvenliği bakımından bir tehdit unsurudur.” değerlendirmesini yaptı.

Akşener’in çıkışı ardından Beker’in açıklaması

Zorlu, basın toplantısının sonunda gazetecilerin gündeme ilişkin sorularını yanıtladı.

Genel Başkan Meral Akşener’in, "Oteli olan polis müdürleri var. O otellerde fuhuşun ötesi öksüz kızlar çalıştırılıyor." şeklindeki çıkışı ardından partiden istifa eden Ankara Milletvekili Adnan Beker’in konuya ilişkin yaptığı açıklama sorulan Zorlu, “Sayın Beker’le nasıl ilişkilendirildiğine ben de anlam veremedim. Çok net bir şekilde söyleyeyim; konunun O’nunla bir ilişkisi yok. Konu zaten çok hassas bir süreçte olduğu için, belirli yönlerini kamuoyu ile paylaştık. İncelemeler bakanlık tarafından devam ediyor. Bizim açıklamamız sonrası bir açıklama da gelmedi. Güvenlik birimlerimizin hassasiyetle takip ettiği bu sürecin çözümlenmesi için sessizliğimizi korumak arzusundayız” yanıtını verdi.

İYİ Parti’ye yönelik anket iddiası

Eski Avrasya Araştırma Başkanı Kemal Özkiraz'ın "Anketlerde İYİ Parti’yi yüksek göstermem için Ümit Dikbayır para teklif etti" şeklindeki iddiası sorulan Zorlu, “Benim çok beğendiğim bir kavram var; Rızanın imalatı. Noam Chomsky’nin bir eseri. Bu kitabın özellikle okunmasını tavsiye ediyorum. Bugüne uyarladığımızda yaşadığımız gelişmeler karşısında bu kavramı dönüştürebiliriz. ‘İftiranın imalatı’ Bahsettiğiniz o iddia, iddia edilen kişi tarafından böyle bir şey olmadığı yönünde cevaplandırıldı. Asıl önemlisi, bu iftiraları düzenleyen ve servis edenlerin; seçim öncesinde, bu seçimin nasıl kazanılmaması yönünde anketler ürettiklerini, bunları topluma nasıl sunduklarını tek tek izah etmeye vaktim yetmez. Bunlara hiç gerek yok. Biz seçimlere yönelik yüzleşmesini yapmış yegane partiyiz. Sayın Genel Başkanımız kongre konuşmasında, sonra 26 Ağustos’taki konuşmasında açıkça söyledi; hatamız, eksikliğimiz yönünde de özür diledi. Bunlarda bir sorun yok ama bir gerçek var. CHP Kongresi’nde de ortaya çıkmış bir gerçek var. İYİ Parti’nin hassasiyeti, bu konuda ortaya koyduğu argümanlar, halkın iradesine sahip çıkma adına sürdürdüğü o yoğun mücadelenin ne kadar haklı olduğunu seçim sonuçlarında gördük. Bunu başka bir yere fatura etmeye gerek yok. Ama dün akşam bir televizyon kanalında, açıkça Genel Başkanımız ve partimiz hedef alınarak, ‘ihaleyi bırakmak’ adıyla bir tabir kullanıldı. Bu kadar iftira ve propaganda sisteminin içerisinde bir siyasi partinin hedef alınıyor olmasını milletimizin takdirine bırakıyoruz. İYİ Parti yerel seçimlere tek başına girme iradesini ve karalılığını oraya koyduktan sonra, çapraşık bir biçimde, yalanla gerçeğin bir araya sokuşturulduğu, iftiranın içerisine konuşlandırıldığı bir propaganda sistemi yürütülüyor. Hele ki bir televizyon programı her akşam aynı mevzuları döndürerek, İYİ Parti üzerinden reyting sağlamaya çalışıyor. Bize yönelik iddiaların, eleştirilerin başımızın üzerinde yeri vardır. Tüm sorularınıza cevap veririz ama siz yarın milletimize cevap veremezsiniz. Bu davanın, cesurlar hareketinin kökenin de Türk milliyetçiliği vardır. Kararlılık vardır. Karşı duruş vardır. Dayatmaya karşı isyan vardır. Bizim 3. Yol dediğimiz bu sürecin, elbette Türk milletinin dayanaklarıyla ilişkisi vardır. Bunlara anlatacağız. Milletimize gideceğiz ve bir kez daha anlatacağız. Ama bu iftira sistemini şaşkınlıkla takip ediyoruz, asla kabul etmiyoruz” dedi.

İYİ Parti’nin yerel seçim kararı

İYİ Parti’nin yerel seçimlere yönelik kararı kapsamında özellikle Ankara ve İstanbul için bir geri dönüş olup olmayacağı sorulan Zorlu, “Genel İdare Kurulumuzun almış olduğu bir karar var. Siyasi partiler yetkili organları eliyle, onların aldığı kararların hayata geçirilmesiyle idare edilir. Biz de bu esas üzerinden kararımızı en etkin biçimde hayata geçirmek için çalışmalarımızı yürütüyoruz.” dedi.

İYİ Parti Genel Başkanı Meral Akşener ve CHP Genel Başkanı Özgür Özel’in hafta içinde görüşeceğine yönelik iddialar sorulan Zorlu, CHP Genel Başkanı Özel’in randevu talebi olmadığını söyledi.

Parti kasasına yönelik iddialar

İYİ Parti’ye yönelik iddiaların yargıya taşınıp taşınmayacağı sorulan Zorlu, “Sayın Dikbayır’ın iddiaları çerçevesinde çok fazla bir değerlendirme yapmayacağım. Partimizin kuruculuğunu yapmış birisi. Bu konuyla ilgili Disiplin Kurulu süreci devam ediyor. Tebliğname yapıldı. Bugün veya yarın ulaşabilir. Sonrasında bir savunma süresi var. Kendi mecrasında yürüyen, mahremiyeti olan bir konu olduğu için de sürecin içeriğine yönelik bir bilgi vermem doğru olmaz.

Ancak Sayın Fatih Akşener’le ilgili bir konu geçti. 39 yaşında, kendisini çok iyi yetiştirmiş bir Türk evladından bahsediyoruz. İddiaların karşılıklı olmasından dolayı söylemiyorum. Sayın Genel Başkanımızın birebir ailesiyle ilgili olduğu için cevaplama yoluna gidiyoruz. Genel Başkanımız, bir kadın ve bir anne. Fatih Bey de bizim için çok değerli. Her bir milletvekilimizin, her bir divan üyemizin öteden beri görüştüğü; farklı temalarla dostluk ilişkisi içinde, abi-kardeş ilişkisi içerisinde görüş alış-verişi yaptığımız bir kişi. Her şeyden önce bizim bir emanetimiz. Fatih Bey’in yetkinliğini burada sorgulamak durumunda değilim ama ortaya koyduğu değerlendirmelerin de çok önemli olduğu kanaatindeyim. Burada para dağıtılması ifadesi kullanıldı. O süreçte bizim 2 milletvekilimiz, gerektiğinde isimlerini de açıklarım; gönüllülük esasına ilişkin olarak, kampanya ekibini yürüten çok geniş bir ekibimiz vardı. Onların bazılarına, bazı öncü ekip liderlerine verilmiş bir katkı. Bunun hesap noktasında da verilemeyecek hiçbir yanı yok. Her şey ortada. Bu günlerde bazı televizyon programlarında bazı kişiler tarafından döndürülüp döndürülüp sunulmaya çalışılıyor. Fatih Bey, bu parti kurulduğu için, bu milletin karşısına bu parti ve bu vizyon çıkarıldığı için kapılar suratına kapatılmış bir arkadaşımız. Bunları konuşmaya bile gerek yok. Türkiye’nin açlık, yoksulluk sorununu, kiralardaki fahiş konuları konuşmayalım (!); bir dedikodu furyasının içinde bırakılmaya çalışılıyoruz. Bunlar doğru değil.

Bir başka konu, partimizin hesaplarıyla ilgili. Bu tartışma nereden çıktı onu da bilmiyoruz. Büyük kongremizde partimizin finansal tablosu ibra edildi. Ardından Cem Özdemir, partimizin durumuyla ilgili bilgilendirme yaptı. Kongreden sonra ne kadar bir bütçeyle devir alındığını ve yıl sonuna kadar bütün harcamalarımız yapıldığı takdirde, 31 Aralık itibariyle nasıl bir bütçeye ulaşacağımızı ifade etti. Ama oradaki bir rakımı bilinçli ya da bilinçsiz olarak döndürerek sanki kasamızda bir meblağ eksik gibi hava yaratıldı. Kimseye cevap vermek için söylemiyorum. Kamuoyunda böyle bir yanlışlık var. Şu anki Mali İşler Başkanımız Sedat Aksakallı tarafından da mali tablomuz olduğu gibi şeffaf bir biçimde paylaşıldı. Zaten biz Anayasa Mahkemesi’nin denetimine tabiyiz. Her türlü incelemeye de açığız. Bundan çekinecek yanımız yok.” dedi.

Arzu Önşen’in iddiaları

Partiden ihraç edilen eski GİK üyesi Arzu Önşen’in basına yansıyan iddiaları sorulan Zorlu, “Ben de o toplantıdaydım. Genel Başkanımız o toplantıda şunu ifade etti, O’na doğrudan söylediği kanaatinde değilim. Bütün Genel İdare Kurulu’na konuşarak söyledi. ‘Eğer bana yönelik bir iddianız, eleştiriniz var ise bunları bir dedikodu malzemesi olarak kullanmak yerine gelin karşıma aday çıkarın’ dedi. ‘İmzanız yetersiz kalırsa, Genel Başkan olarak tamamlamaya hazırım’ dedi. Genel Başkanımızın hassasiyeti budur. Bunca eleştirinin ve iddianın söylenebildiği yerde bizim kurul üyelerimizin her şeyi eleştirebildiğini ifade etmek durumundayım” ifadelerini kullandı.

CHP Genel Başkanı Özel’in açıklamaları

CHP Genel Başkanı Özgür Özel'in “İstanbul’da sadece CHP’lilerin oylarıyla kazanmadık. Bir ittifakımız vardı. İstanbul'a iyi geldi" şeklindeki sözleri sorulan Zorlu, "İfade edenler için söylemiyorum ama doğru bilgilerin kamuoyuna yansıdığını görmekten mutlu oluyoruz. Evet 2019'da İYİ Parti'nin teklifi ile o işbirliğinin zemini oluşturuldu. Neden? Milletimizin geleceği için, milletimizin uzlaşma kültürü ile o karanlık dönemi atlatabilmesi için. Bizim kaygımız milletimizin bir sıkışmışlık içinde kalarak hareket etmesinden imtina edilmesi. Buna katkı sağlanmaması yönünde. Çünkü seçim sonuçları, siyasi partiler için de bir mesaj alanıdır. Bu mesajı iyi alacaksınız. Milletimiz bize muhalefet görevi verdi. Bize bir uyarıda bulundu. O uyarıyı hangi gerekçelerle verdiğini çok iyi hissediyoruz.” şeklinde konuştu.

GÜNDEM

GENEL